Düşlemek ile istemek arasında çok fark vardır.
Başlangıçta evrende her şeyin hali hazırda var olduğu bilmemiz gerekir.
Bizim ise gerçekte neyi istediğimize odaklanmamız ve ona dair aksiyona geçmemizle tüm düşlerimizi gerçekleştirebileceğimizi kuantum gerçekliği ve çekim yasası söyler.
En büyük etki ise seçtiğimiz kelimelerimizde aslında. Niyet ettiğimiz şeylerle, istediğimiz şeyleri evrene farklı titreşimlerle yaymamızla ilgili.
Sadece isteyen olduğumuzda ne kadar istersek isteyelim gerçekleşmeyecektir. Hatta tersi gerçekleşecektir.
Örneğin, “çok param olmasını istiyorum” derken verilen emir parayı isteyen olmaktır. Burada isteyen olmak demek sahip olmamak, hep talep eden olmak, yoksunluk dileğini göndermektir. Evren de sana hep parası olmasını isteyenin olasılıklarını getirecek önüne. “Ben zaten bolluk bereketle yaşarım, hiç darda kalmam, her zaman önüme bolluk çıkıyor” diye samimi ve şükreden bir inançla söyleyebildiğimizde zamanda.
Aslında isteyen değil o istediğimiz halin kendisi olmayı seçmemiz lazım. Zengin olmak istiyorum değil, zenginim… Kritik olan sadece inanmadan sözde söyleyerek değil, üst bilince, yaratıcı güce, olasılıklar dünyasına inanarak şükrederek.
Düşlemek de tam burada devreye girer, hali hazırda içinde bulunduğun anda çok parası olan biri ne yapar, sor kendine? Çok paran olduğunda neler yapacağını düşlediğinde, zengin olduğuna inanarak, o an nasıl bir duygu yaşadığını zihnine bedenine yaşatmalısın, “çok zenginim ve şunu yapıyorum şu an” gibi.
Hem de hali hazırda şükür zaten zenginim, sağlıklıyım, yani buna hazırım dediğin anda oluşunda yaşıyorsun o durumu. Sistem bunu bizim yaşadığımız gerçeklikte algılamaz, o söylediğimiz, inandığımız her şeyi iyi-kötü demeden olduğu gibi gerçekleştirmek üzerine çalışır, bizim zenginim, şükür dediğimizi olmuş sayar ve önüne o olasılıklarla dolu koşulları getirir.
Bizler istemeyi ya da bilmeyi değil olmayı deneyimlemeye geldik keza!
Yani sistemden sağlıklı olmayı isteyene, bunu istetecek koşulları gerçekleştirme odağı ile sağlık sorunları yaşatacak ki o kişinin sağlıklı olma isteği gerçekleşsin.
Bu değil, sağlıklı bedene sahip olmayı, sistem inançla sağlıklıyım dediğinde algılıyor ve onu gerçekleştirmek üzere harekete geçiyor. Sağlık isteyensen sen, kim sağlık ister; hasta olanlar! Bu yüzden sürekli sağlık isteyen olmanı gerçekleştirecek, ama sen sağlıklıyım diye şükrettiğinde, şükür sahiplikle edilir, bu sayede sağlıklı olmayı deneyimleyen bir beden gerçekleştirmek üzerine çalışıyor.
Mutlu bir beraberlik istediğinde yine sürekli bunu talep eden kişi olmanı gerçekleştiriyor evren, kim mutlu bir ilişki talep edendir? Sürekli mutsuz ilişkiler yaşayan ve mutlusunu isteyensen o da sana bu isteği hep yaşatacak.
Evren isteyen olduğumuzu duyuyor titreşimimizle ve istemeyi gerçek kılacak durumu gönderiyor bize, bizim arzumuzun istiyorum olduğunu sanıyor.
Hep deriz ya bazen örneğin, “korktuğum başıma geldi” diye; korku ile bir şeyden sakınmak ve aşırı tutku bir şeyi yaşamında istemek aynı derecede etkili yaratılmış bir frekans oluyor. O korku kaygı boyutuna ulaşınca, sana o sonucu yaratacak olasılıkları yaşamına çekiyorsun çünkü. Çoğu zaman da bu bilinç seviyesinde bile olmuyor, sen farkında değilsin. Bir hastalıktan çok korkuyorsun çünkü evinizde ya da çocukken o hastalığı çok duydun ve aslında farkında olmadan bilinç altında o hastalığı duyduğunda kaygılanıyorsun, sonra da başına geliyor, yaydığımız titreşimler biz fark etmesek bile kaygı boyutundaysa da sistem tarafından gerçekleştir mesajı olarak algılanıyor. Düşüncelerimiz bu kadar kuvvetli bir enerji ile dolaşıyor işte.
O zaman düşüncelerimiz bu kadar güçlüyse, bu gücü hep olumlu olana, kendimize ve bütüne hayrı olana çevirerek düşünelim.
Özetle;
Zengin olmak istiyorum cümlesi bize mevcutta para yoksunluğunda biri olmayı getirir.
Zenginim cümlesi ise o ulaşmayı istediğimiz durumu getirir.
Mutlu bir ilişki istediğimizde, kim mutlu olmayı ister, mutsuz kişiler, onu yaşatır sistem bize ve buna dair olasılıklarla kanıtlar toplar.
Oysa mutlu ilişkiye hazırım, o kişinin var olduğunu biliyorum, o oluş halini tanıyorum cümlesi, o ilişkiye kapılarını açar ve o kişiyi hayatımıza getirir.
Zamansal olarak yaşayan insandır, evrene göre geçmiş, gelecek ya da şimdiki zaman farkı yoktur. Biz neyi inançla düşünürsek onu gönderir. Ama bunu bizim istediğimiz zamanda değil, tam tersi beklemediğimiz bir zamanda gerçekleştirir. Düşümüz biz istediğimizde olmayacak, her zaman herkes için hayırlı olduğu zamanda olacaktır. O zaman da bizim yaşadığımız saatlere, günlere, yıllara göre plan yapmıyor. Onu istemeyi bıraktığımızda, sisteme teslim olup, en hayırlı zamanda olacağına güvenmeyi seçtiğinde gerçeğin oluyor.
İstemek yerine düşlemek!
Gelecek zaman yerine şimdi demek!
Olacak değil zaten o olmak, onu yaşayan olmak!
İstiyorum yerine hali hazırda o olmak, o’yum demek!
Sen önce düşle ve sonra gör bak deneyimle
Düş’le ve sağlıcakla
Comments