Kavramların doğru anlaşılması kendini doğru ifade etmekte ve iletişimde oldukça önemlidir. Günlük hayatımızda böyle eş anlamlı gibi görünen bazı kelimeler dilimize pelesenk olur ama çoğu zaman gerçekte ne sözlük anlamını ne de kullandığımız cümledeki anlamını merak etmeyiz. Duyduğumuz, öğrendiğimiz, ezberlediğimiz şekilde söyler, çoğu zaman alt tarafı bir kelime deriz ama bazen aynı kelime bağlamına göre bile farklı anlama gelebilir.
· Hayal kurmak ile düş kurmak arasında bir fark var mıdır?
· Bu iki kavram aynı anlama mı gelir?
Bu iki kavramda dil alışkanlıklarına göre çoğu zaman aynı anlamda kullanılır ama aslında ikisi birbirinden tamamen farklıdır ve aralarındaki anlamı doğru anlarsak bu kelimelerin gücü ile geleceğimizi bile değiştirebiliriz.
Hayal kurmak, düş kurmak dediğimizde bir çoğumuz gelecek zamana dair arzu ettiğimiz hayatı ya da bir şeylerin gerçekleşmesi için dileklerimizden bahsettiğimizi anlayabilir.
“Hayal kurmak” geleceğe dair yapılır. Ve insanın çoğu zaman ulaşamayacağını düşündüğü ama içinde az umut varsa bile, çokça inançsızlık, biraz da endişe ve korku barındıran bir kavramdır. Aksiyona geçmek yoktur, hatta çoğu zaman "hayal işte olmayacağını bilsek de düşünmesi bile güzel" diyerek en başında inançsızlığını bir de sözlerle tasdikler insan.
Herkes sonsuz ve sınırsız hayaller kurulabilir ama gerçeğe dönüşmesi sadece hayali kurmakla olmaz. Eylem gerektirir. İşte eylem varsa o artık hayal değil düş’tür.
“Düş kurmak” şu anla, şimdiyle ilgilidir.
Şimdi’ de, an’ da kurulan düşün sonucunun gerçek olması hemen olmayabilir, zaman alabilir, hemen düşlediğin o anda düşe ulaşılamayabilir ama harekete geçmek, olmasını istediğimiz şeyin şu anda olduğunu zihinde canlandırmak, var saydırmak, bu inancı bedeninle de yaşamaktır düşlemek.
O şeyi istemek değil, o şeyin kendisi ol'maktır!
İçinde endişe yoktur. İnanç üzerine kurguludur, somut olarak görmeden olmuşçasına olduğuna inanmaktır. Düşlemenin temelinde sorumlu olmak, harekete geçmek vardır, önce istediğini bedenen o düş olmuşçasına yaşamak ve onu şimdiye, an’a çekmek vardır. Sadece istiyorum diyerek düş kurulmaz.
İnsanlar sahip olmak istediği şeyin sorumluluğunu alarak, bunun için bir bedel ödemekten kaçmayarak, harekete geçerek düş kurarlar. Hareket önce zihinde başlar.
Düşlemenin içinde, hayal kurmakta olduğu gibi; şans beklemek ya da riske girmek gibi şeylere yer yoktur. Düşlemek, istediğin şeye dair tüm olasılıklara odaklanıp sonra içinden en hayırlısını yaşamına çekmek vardır.
Piyango bileti almak hayal kurmakken, tüm biletleri almak düşlemektir. Yani düşe doğru giderken sorumlu bir şekilde önce bahanelerden kurtulup, gerçekleşmesi için elinden geleni yapmak ve sonucunda gerçeğin olmasını beklemek vardır.
Hayal kurmak beynimizin bir işlevidir, geleceğe dair düşünmektir.
Düşlemek ise bir “oluş” halidir, şimdide yapılır, bedene olmuş gibi yaşatılır, sorumluluk, korkusuzluk, zamandan bağımsızlık, odaklanma ve adanmışlık gerektiren bir oluş halidir.
Motivasyon dediğimiz şey de işte budur. Pes etmeden düşe kendini adamak ve hep eylemde kalarak performanslar sergilemektir. Performansların toplamı (artısı ve eksisi ile) seni düşe götürür.
Bir de bolca bahanelerimiz vardır ama düşleme ile alakası olmayan bir kavramdır. Bahaneler hayal kurmanın içinde bolca bulunur. İnançsızlığın tam karşılığıdır, tam istememe halidir, olasılığı hali hazırda uzakta görür, o yüzden inançsızlığını bahanelerle taçlandırır. ‘O olsaydı, zamanım olsaydı, param olsaydı, gücüm olsaydı, zengin olsaydım’.
Haklı çıkmak, düşe ulaşma ihtimalinden daha önemlidir! Ve bu liste uzar gider.
Düşleme ise sınırsızdır bahane kabul etmez, uğruna adanmakla ilgilidir.
Kısacası düşlemek; olmasını dilediğin şeyi önce zihninde, sonra kendi kalbinde ve bedeninde olmuş gibi canlandırmak suretiyle bunu evrende yaratmaktır. Çünkü bizim yaşamda istediğimiz her şey hali hazırda evrende zaten vardır, hiçbir şey yoktan var edilmez, biz odağımızla onu kendi enerji alanımıza çekeriz sadece. Bu da ancak düşlediğine odaklanmak ve o olasılıkları yaşamına çekmekle olur. Bu yüzden düşüncelerimiz ve ağzımızdan çıkan sözcükler sihirlidir. Ama kalpten inanmadığını sadece sözle söyleyerek olmasını beklemek düşlemek değildir. Bu manipülasyondur.
Bir nevi yapmak istediğini önce bilip, kendi iradenle yapabileceklerini yapıp, gerisini sistemin iradesine teslim etmektir ki o en doğru zamanda yaşamında da varlığını göstersin. Yani istediğin şeyi ortaya çıkaracak şeylere odaklanmaktır. Sorumluluk almadan, odaklanmadan, adamadan, kalpten istemeden düşleme yapılmaz.
En önemlisi ise; düşüm dediğin şeyin sana mı ait olduğu yoksa başkasının düşünü gerçekleştirmek için mi yaşadığına bakmakla başlar asıl yolculuk. Gerçekten kendini doğru tanıyan, kendini bilen, kendi düşünü yaşamak isteyen insan olduğuna eminsen ondan sonra ikinci adıma geçebilir olacaksın emin ol.
· Önce “ben ne istiyorum, nasıl bir hayat, nasıl biri olmak istiyorum” bunu somutlaştırmakla başla.
· Sonra bir düşün varsa onu önce kalbine, sonra zihnine yerleştir, yapabileceğine inandıktan sonra peşinden oluşuna indir, sonra aksiyona geç ve evrene teslim ol, artık beklemeye başla. Hiç ummadığın anda karşına çıkacak, düş’ ün gerçeğin olacak.
Hiçbir düşü gerçekleştirecek sihirli bir değnek yoktur. Hayal kurmak ile düş kurmak arasındaki en büyük fark eyleme geçmektir. Hem zihninde, kalbinde hem de bedeninde.
Çünkü dışarda senin düşlediğinden farklı bir gerçeklik olmayacak veya gerçeklik dediğin şeyin kendisi senin zihninde yarattıklarınla, inandıklarınla olacak…
“Önce Düşün
Sonra İnan
Daha Sonra Düşle ve
En Sonunda Cesaret Et!''
“Walt Disney”
Şimdi hazır mısın düşler kutusunu açmaya?
Düş ’le ve Sağlıcakla
Aynur Görmüş
Comments