Hayat senden öğrendiklerime şükran doluyum;
Şanslıyım, çünkü fark ediyorum;
Ben gülümsemiyorsam, bunda kimsenin suçu olmadığını,
Cevabını bilmediğim zamanlarda, bilmiyorum demenin özgürlüğünü,
Çaba ile zorlama ile bir yerlere varılamayacağını, varılsa da kalıcı olmayacağını,
Dış güzelliği ile insanları bir yere kadar etkileyebileceğini, bir süre sonra artık konuştuklarının, bilginin ve bilgiyi yaşamına uyarlayabilmenin ve en önemlisi bunu tutarlı bir hayata çevirebilmenin önemini,
Yaşadıklarına, iyi-kötü, güzel-çirkin, doğru-yanlış demeden, deneyim diyebilmenin önemini,
Önce kendine ve herkese karşı ağzından çıkan sözü tuttuğunda, kimseye ne yalan söyleyeceğini ne bahane üreteceğini düşünmek zorunda olmamanın rahatlığını,
Samimiyetle ve doğru üslupla ‘hayır’ dediğinde, o kadar da kötü görünmediğini,
Ve samimice ‘evet’ dediğinde ne kadar an’ da ve ‘iyi ki’ de olabildiğini,
Dürüst olduğunda, bahanelerin nasıl çöpe atıldığını,
İzin vermediğinde, kimsenin seni üzemeyeceğini,
Üzülmeyi seçiyorsam da ancak benim irademle ve benim sorumluluğumda olabileceğini,
Sınırlarını çizebilmenin özgürlükle kardeş olabildiğini,
Başkaları hakkında konuşmanın, olumsuz düşünceler üretmenin, aslında kendinle dertlerin olduğunu gösterdiğini,
Öfkenin hiçbir sorunu çözmediğini, büyüttüğünü,
Savaşın kazananı olmadığını,
Hakkaniyet uğruna şiddetsizce de direnebileceğini, adalet arayanabileceğini,
Başarmak için önce cesur olmak, sonra cesaretle ama mutlaka denemek gerektiğini,
Hata yapma hakkının verdiği özgürlüğün tadını,
Yaşadığın sonuca da hata değil, performans diyebilmeyi,
Performansları denemenin de sonu olmadığını,
Mutluluğun dışardaki beklentilerde olmadığını, kendi yaşamının içinde hali hazırda var olduğunu, bunu istersen görüp kendin seçebildiğini,
İnsanın da tüm evren gibi sürekli değişebileceğini, ne isterse o ol’abileceğini,
7’sinde de eminim 70’inde de, istersen her şeyin mümkün olduğunu,
Geçinmeye gönlün olsun yeter ki; herkesle iletişim kuracak bir kanala ulaşabileceğini,
İnsanın sır tutamadığını, herkesin birine anlatma ihtiyacı olduğunu,
Kıskançlığın sevginin ispatı değil, sevgiyi nasıl zedeleyen olduğunu,
Hayal kırıklığı yaşamak istemediğinde, sınırların önemini,
Önceliğini belirlemenin önemini, ferahlığını,
Güvenmenin karşındaki ile değil kendinle ilgili olduğunu,
Acımasız insanların özünde ne kadar kırılgan, güçsüz olduğunu,
Her şeyin insanın kendi duyguları ve düşünceleri ile alakalı olduğunu, söylenenlerin asla bireyselleştirilmemesi gerektiğini,
Herkesin içinde bir iyilik olabileceğini ama gösterebilenlerin güçlü insanlar olduğunu,
Paylaşmanın tatminini, insanı büyütmesini,
Hata yapan insanların kendi sorumluluğunu aslında başkasına yükleyerek, kendi yerinde karşısındakini görmeyi seçip, sorumluluğundan kaçtığını,
Olan’ları insanın kendi zihniyle yorumladığını, gerçeğin olan'a yaptığın yorumdan farklı da olabileceğinin ihtimallerini,
Soruna odaklanmanın çözüm getirmediğini,
Çözüme odaklanmanın yaratıcılığı arttırdığını,
Haklı çıkmanın mutluluk getirmediğini,
Karşımıza çıkan her insanın bir şey öğretmeye geldiğini,
Arkadaşlık, dostluk, kardeşlik, tanıdıklık; bütün bu kavramların özünü, farkını,
Hiç kimsenin tesadüfen yaşamımızda olmadığını,
Unutmak diye bir şey olmadığını,
Kazanmak diye bir şey olmadığını,
Kaybetmek diye bir şey olmadığını,
Vazgeçmek diye bir şey olmadığını,
Vedalar olabileceğini,
Ve hepsinin de göremesekte arkasında bir hayır barındırıyor olabileceğini,
Seçimler olduğunu, sadece seçimler!
Kaderini seçimlerinle kendin de yazabileceğini,
“Yaşamın bir anlamı olmadığını, anlamını senin bulacağın bir yaşamın var olacağını,”
Karşımıza çıkan herkesten, açık bir kalbe sahipsek, bir şey öğrenebileceğimizi,
Kimsenin tam olarak iyi ya da kötü olmadığını,
Şartlar oluştuğunda herkesin yapmam dediğini yapabileceğini,
Keskin cümleler kurmamak gerektiğini,
Mükemmel, imkânsız, asla, mümkün değil gibi sözcüklere çok da gerek olmadığını,
Esnekliğin gücünü, kolaylığını, konforunu,
Doğmak ve ölmek dışında kendi irademizde olan yaşam yolculuğumuza kendimiz bir anlam bulmaya geldiğimizi,
Başımıza gelen her şeyde göremediğimiz bir hayır olduğuna inanmanın, teslimiyetin huzurunu, özgürlüğünü,
İsteğimiz her şeyin de bizim için olsa bile bütün için hayırlı olmama ihtimalini,
Geçmişimizi ders almak dışında hatıralarda bırakmak gerektiğini,
Geleceğimizin sadece bir olasılık olduğunu ve gelmeden kaygılarla etkilememek gerektiğini,
Yaşam’ın sadece şu an da gerçek olduğunu,
Düşüncelerimizin gerçekliğimizi yaratabilme gücünü,
İstemediğimiz duyguların, düşünceleri sahiplenmenin tutsaklık olduğunu,
Sahiplik diye bir şey olmadığını,
Yaşadığımız anın önemini, 5 dk öncesi ve sonrasının olmadığını,
Yaşadığımız her deneyimin bilinçli ya da bilinçsiz bizim seçimimiz olduğunu,
5 duyumuzla gördüğümüzden, inandıklarımızdan da başka bir gerçeklik olabilme ihtimalini,
Ölümün yeni bir şey olmadığını, her canlıya, her eve gireceğini,
Yaşamla mücadeleyi bırakıp, kendi yaşamımızda akışta yaşamanın ferahlığını,
Ve düş kurmanın önemini, düşlersen her şeyin gerçeğin olabileceğini,
Öğrendim, öğreniyorum, öğreneceğim…
Hayat sana müteşekkirim, ne çok şey öğrettin bana,
Ve daha kim bilir neler bekliyor bizi yolculuğumuzda.
Yola başladıklarımıza, yolda karşılaştıklarımıza, yolda bıraktıklarımıza, yolun sonuna da kadar gideceklerimize,
Hepsine şükranla…
Sağlıcakla
Aynur Görmüş
Comments